24 Şubat 2017 Cuma

VAZGEÇ(eme)MEK

 Hayatta ne kadar istemesek de yapmak zorunda olduğumuz şeyler vardır. Bu konuya güzel bir giriş sanırsam. Bu konuyu aşka bağlayacağım ama ilk başta başka örnekler vermek istiyorum. Kör veya gözlerinde problem olan biri ne kadar pilot olmak istese de olamaz ya da duymayan biri ne kadar müzik dinlemek istese de dinleyemez ya da hissetmeyen biri aşık olmak istiyorum dese...
 Bazı aşklar vardır, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen, elinden geleni yaparsın ve yapmaya da devam edersin ama ne kadar istesen de bitecek olan. Her şeyi yapmaya hazırsınızdır, hatta dese gel hiç bilmediğimiz bir yere gidelim her şeye sıfırdan başlayıp hayat kuralım siz düşünmeden evet dersiniz çünkü size bir şey demesini beklersiniz her zaman genelde cevabı ''evet'' olan. Hayır diyemezsiniz sevdiğiniz kişiye, ya üzülürse ? Üzülmemeli değil mi çünkü sizin üzüntünüz birken onun üzüntüsü beş gelir. Onun hayatını kendinizden üstün tutmaya başlarsınız artık, kendi hayatınızı hiçe sayar artık onun için yaşamaya başlarsınız hayatınızı. İşte ne kadar istediğinizi ve asla vazgeçmem dediğiniz o an gelmiştir artık. Vazgeçtiğiniz an hayatınız bitecekmiş gibi gelecek artık çünkü insanın canı tatlıdır ve siz o canı artık ona adadığınız için artık onun canını kendi canınız bildiğiniz için vazgeçilmez kılarsınız karşınızdakini, Fakat öyle zamanlar gelir ki acı çeke çeke vazgeçmeye çalışırsınız ama geçemezsiniz. Asla geçemezsiniz gibi gelicek ama artık o kadar yorulucaksınız ki bu hayattan artık acı çekmek size bir şey ifade etmicek ve canınızı hiçe sayarak ne kadar istemeseniz de vazgeçmek zorunda olucaksınız çünkü artık bu hayatın size verdiği acılar bile anlamsız hale gelicek.
 Hayatta ne kadar istemesek de yapmak zorunda olduğumuz şeyler var. Zamanında vazgeçilmeziniz olan şeyler artık sizin için anlamsız hale gelir oluyor ya da bunu sadece yazılarda yazabiliyorsunuz. Kalbinize sorucak olursak, o konu baya derin neyse...
[Bu yazdıklarımı okuyan var mı hiç bilmiyorum, ama okuyan varsa yorumlarını yazarsa sevinirim]

22 Şubat 2017 Çarşamba

UMUT - ÜMİT YA DA NE DERSENİZ

Umut kimilerimize göre sadece bir isim, kimilerimize göre ise bir çıkış yoludur. Bana soracak olursanız eğer umut bir kumardır, genellikle kaybedilen. Birde ''ümit'' var. Genellikle umutla aynı anlamda kullanılır, TDK ya göre aralarındaki fark ise umut 'güven' duygusunu simgelerken, ümit 'beklenti' anlamında kullanılıyormuş. Sonuçta ikisi de aynı hikayenin başlığı. Bu hikayeyi zamanında Cem Karaca ne güzel özetlemiş değil mi, ''Ümit gönlümün ekmeği umar ha umar umar.'' Hepimiz tamirci çırağını zamanında bir kere dinlemişizdir... Tabi bu hikayeyle ilgili birçok söz var, nerede araştırsanız ya da hangi kaynağa baksanız bir tane görürsünüz çünkü zamanında herkes bir şeyler umut etmiş, herkes isteyerek ya da istemeden bu hikayede rol almış. Bu hikayede kazanan var mı dersiniz, elbette illa 3-5 kişi çıkar. Hepimizin bildiği bir söz var bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir hesabı. Böyle bir hikayede yer almak herkes için güzel bir duygu çünkü Nasrettin hoca misali ''ya tutarsa''. Bunca şeyi neden yazdım diye düşünenler olabilir ya da saçmalamış diyenler. Evet bu hikayeye girdiğimde saçmalamaya başlamıştım bile ve şimdi yine bir şeyler umarak bu hikayeden çıkmaya çalışıyorum. Çelişkiyi fark etmişsinizdir, bir hikayeden çıkmak için başka hikayeye giriyorum. Bu çelişki hayatımızın her anında bizimle birlikte olacak. Bizim yine yapacağımız tek şey umut etmek...

19 Şubat 2017 Pazar

İlk Otostop Maceram

Bir cumartesi akşamı arkadaşımın evinde kalıyordum ve ortaya atılan bir kararla sabah 3 arkadaş Antalya dan Çıralı tarafına gitme kararı aldık. Bunu nasıl yapacağımız konusuna gelince otostop. Otostop sistemini biliyordum, çok duymuştum ama ilk defa otostopla bir yerden bir yere gidecektim ve sabah oldu. Aklımda nasıl olsa kimse durmaz 1 saate eve gelir yeniden uyurum diye düşünmüştüm, aramızda otostop konusunda deneyimli sadece bir kişi vardı. Otostop çekeceğimiz yere geldiğimizde çekingenlik vardı üzerimde, elimi dahi kaldırmaya çekiniyordum. Derken zaman ilerlemeden bir araç durdu ve bizi Beldibine kadar bıraktı. Aklımda buraya kadar geldik şansımız yaver gitti ama daha ileri gidemeyiz diye düşünürken aradan 1 dakika geçmeden diğer bir araç durdu ve bizi arabasına aldı. Abinin sohbet baya eğlenceliydi yolu Finike tarafınaymış ama biz hedefimiz olan çıralı girişinde indik, o ana kadar her şey iyi gidiyordu ama hala aklımda tedirginlik. Sabahtan aldığımız poğaçaları yedik (gömdük) ve 11 km olan çıralıya inişe yürüyerek başladık. Aklımda o yolun hepsini yürürüz diye düşünürken yaklaşık 1 km sonra bir kamyonet yanaştı ve kasa denilen kısmında 11 km lik yolu bitirdik. Orada birkaç saat gezdikten sonra olympos kısmına geçerek biraz daha gezdik ve artık eve dönüş zamanı gelmişti. Evet gelmiştik, peki ya dönüş ? Yine başladık yukarı doğru otostop çekmeye geçen araçların bir kısmı bizi görünce daha çok hızlanıyor, bir kısmı da kusura bakmayın gibisinden yüz ifadesiyle yoluna devam ediyordu. Yaklaşık 3 km yürüdükten sonra nihayet bir araç bizi aldı ve Antalya yoluna bıraktı. Şimdi son otostop ve eve dönüş belki tek araç belki de 2-3 araçla eve dönüş. Yaklaşık 1 saat bekledik ne duran var ne yavaşlayan ama umudumuzu kaybetmedik ve artık sabahta olan çekingenlikte olmadığından hiç durmadan otostop çekmeye devam ettik ve bir araç durdu onunla şehir merkezine gelerek maceramız sonra buldu.

Bu Maceranın Bana Kattıkları

 İlk olarak para harcamadan da biraz cesaret, biraz da inançla seyahat edilebileceğini ve yol sırasında farklı insanlar, farklı hayat hikayeleriyle karşılaşmanın, farklı hayatları anlaya bilmemi sağladı. Evet belki bu benim ilk otostop maceram ama son olmaması dileğiyle... 
 
COME ON

Algı - Algılama Biçimleri

Algının tam olarak anlamını nereye yazarsanız bulabilirsiniz. Ben bu yazımda algı ve algılama hakkında birkaç yorumda bulunacağım. Algı bence kişinin bir olaydan, bir cümleden hatta bir kelimeden kendine pay çıkartması anlamına gelir. Tabi bu kişiye göre değişebilir. Her şeyden kendine pay çıkartmak belki psikolojik bir istek, belki de psikolojik bir hastalıktır. Bu gibi durumlarda artık kendini ne kadar aştığına bağlı olmakla birlikte, olumsuz durumlara yol açabilir. Kendine kendine gelin güvey olmak bizim en çok kullandığımız cümlelerden biri ya da olmayan bir durumu kendi kafasında kurgulamak gibi. Belki bu durum biraz hayal gücü, belki yaşanmışlık, belki de yaşanmamışlıktır. Eğer her durumdan kendine pay çıkartan veya olayları yanlış anlayıp kendi kafasında hep istediğiniz gibi kurgulayan biriyseniz eğer. İlk yapmanız gereken doktora gitmek değil, durumun aslını öğrenmeden yorum yapmamaktır. Eğer yapamıyorsanız ever artık doktora gitmenin vakti gelmiş belki de geçiyor...
BİRAZ DÜŞÜNSEK Mİ ?

13 Şubat 2017 Pazartesi

Hayatın demir baş listesi

Hayatta yaşanmışlıklar vardır. Bunları bazıları hayatımızı doğrudan değistirir, bazılarının ise hayatımızı değistirmesine biz izin veririz. Bir aşk hikayesiyle örnek verelim. Hayatımızı birini almak artık çok kolay hale geldi, peki ya onu hayatımızın vazgeçilmezi yapmak ? İşte bunu yaptığımız takdirde hayatımızın değişmesine izin vermiş oluruz. Hayatımızı değiştirmesi bir yana artık hayatımızın demir baş listesinde olur kişilir, istemli veya istemsiz. O saatten sonra ne yaparsak fayda etmeyeceğini anlamamız gerekir çünkü hayatınızın içine dahil etmekle kalmamış, artık hayatınızı ona göre yaşamış hale gelirsiniz. Bu yazının devamı gelicek sadece böyle bir giriş yapmak istedim...