23 Mayıs 2017 Salı

KESİŞEN FARKLI YOLLAR

 Hayatımız boyunca, nefes aldığımız müddette karşımıza istesek de istemesek de yol ayrımları çıkacak ve birçoğundan geri dönüş olmayan.
 İlk başlarda girdiğimiz yanlış yollar bize doğru gibi gelir çünkü daha hiçbir şeyin farkında olmayacak kadar yeniyizdir hatalara. İlk yapılmaya başlandığında hatalar hep ertelenir başka bir zamana düzeltilmek için ama hatalar çoğaldıkca acıtır insanın canını. Ve o andan itibaren düzeltmek çok zordur. 
 Doğduğumuz andan itibaren başlar yollar karşımıza çıkmaya. Gittiğimiz okuldan , yediğimiz yemeğe hatta öyle yollar vardır ki seçimi bize bile bırakılmadan girdiğimiz, ailemiz gibi. Öyle bir zaman gelir bir süre sonra , artık yolları kendimizin seçebildiğimizi gördüğümüz. Yinede hatalar yapmaya devam ederiz sanki yıllardır karşımıza hiç yol çıkmamış gibi...

Ve bazen öyle yollar çıkar karşımıza, sanki bizi öylece içine çeken. Mutluluğa, sonsuzluğa bizi götüreceğini sandığımız. Ne kadar hata olduğunu bilsek de çıkmak istemeyiz o yoldan. Hiçbir zaman düzgün ilerlemez ama hep umut vardır karşımıza asfaltı yeni dökülmüş sımsıcak ve düzgün bir yolun çıkacağına dair. İnancımız hiç eksik olmaz yaşadığımız olumsuzluklara rağmen. Ve bir zaman gelir yolun sonu uçurumdur. Özler insan geçtiği bu zahmetli yolların güzelliğe çıkacağı inancını. Ama sonuna gelmiştir artık. Ya devam edecek belki uçup giderim diyerek uçuruma devam etmeyi ya da durup geri dönecek tüm umutlarını geride bırakıp. Ben mi ? Ben uçuruma gidiyorum... 
( I believe i can fly, I believe i can touch the sky..)


13 Nisan 2017 Perşembe

YAZAMIYORUM

Yazamıyorum artık sana hislerimi
Bittiğinden mi desem, o da değil
Bitse düşünür müyüm seni gece  gündüz
Olur mu hiç geceler sabah

Belki de sadece hisler yetmiyor artık
Yaşamak gerek bazı şeyleri yazmak için
Hayal gücüm mü biti yoksa
Hayal edemez oldum sanırsam senle beni

Evet, geliyorsun aklıma yalan yok
Özlüyorum seni hala, bilen yok
Sevmesem sence artık seni
Yazmaya gayret eder miyim bu dizleri

Evet gayret ettim, biraz da saflık ettim
Bunları bile bile hala yazmaya devam ettim
Sensiz günlerim geçmeyecekmiş gibi farz ettim
Geçiyormuş anladım bunu bana sen öğrettin
                                               
                                                                         B.Ş.

                                                      

10 Mart 2017 Cuma

HAYAL

Verilen çok ani karar, aslında uzun süredir planlanan, biraz cesaret ve aptallığa ihtiyaç duyulan. İlk düşünce ne kaybederim şeklinde çünkü karar vermeden önce bir sürü aptalca video izlenmiş, gaza gelinmiş, her şey için geç olmadan "bir şeyi yapma fırsatı varken yapın" şeklinde düşünülmeye başlanmıştı. Evet belki de doğru, elinizde fırsat varken yapmak istediğiniz BAZI şeyler için çabalamak gerekir çünkü her şey için bence değmez.
 Her yapılan iş türlü hayaller kurularak başlar. Her türlü senaryolar düşünülür, iyisi kötüsü o an aklınıza ne geliyorsa.Başka ihtimal kalmamışcasına her şeyin düşünüldüğü sanılır ama bilinmeyen bir şey vardır aslında, senaryoda başrol siz olabilirsiniz ama senaryoyu yazan çabaladığını şeydir. Karşınıza öyle bir senaryo çıkartır ki kurduğunuz tüm hayallerden çok farklı yol izleyen. Hatta bazen öyle bir şey olur ki başrol olduğunuz halde daha ilk bölümün ilk sahnesinde"bam". Artık ölüsünüz. Hayal kurmak insan için para harcamadan mutlu olabileceği nadir şeylerdendir. Bu olay tam tersi de olabilir tabii hayal kurduktan sonra gerçek hayatına döndüğü anda gelen ani hüzün...
Hayal kurmak güzeldir. İlhan Berk'in de dediği gibi "Kırarlar diye hayal kurmaktan vazgeçilmez". İnsan yaşamında mutlu olmak için hep hayal kurar çünkü kimsenin hayatı hayal kurmasını gerektirmeyecek kadar mükemmel değildir...
               
 HAYATTA HEP MUTLU OLURSAM HAYALİNİ KURACAK NEYİM KALIR... (DOSTOYEVSKİ)

1 Mart 2017 Çarşamba

AŞK SENARYOSU

Hayatta iki kişinin üstlendiği birçok şeyin karşılıklı olması gerekir. Nitekim iki kişinin başrol aldığı bir oyunda tek taraflı çaba göstermek oyunun iyi sonuçlanmayacağının garantisi gibi bir şeydir. Bunun en büyük örneği aşktır. Aşkta tek taraflı çaba hiçbir şeyi ifade etmediği gibi beraberinde biraz mutluluk ve bolca hüzün getirir. Bu aşk oyununda birçok sahne ve birçok replik vardır. Herkes kendi sahnesinde, kendi replikleriyle oynar bu oyunu ama dediğimiz gibi iki kişilik bir oyunda tek taraflı çaba hiçbir işe yaramaz. Bu oyunu herkes zamanında oynamıştır ya da oynayacaktır. Birçok senaryo ve birçok replik. Genelde konular aynı. Bu oyunları bana göre en iyi özetleyen senaryo şu; Okyanus ortasında bir kayıkçı ve isteği limana gitmek için elinde olan iki küreği kullanıyor. ''Limana gidemiyor çünkü liman tarafından kuvvetli bir akıntı geliyor. Akıntı ne kadar kuvvetli gelse de tüm gücüyle limana gitmeye çalışıyor ama nafile olduğu yerde sayıyor. Artık kayıkçı yoruluyor, limandan tek isteği ise akıntıyı durdurmaya yardım etmesi ya da daha hızlandırıp kayığını okyanusun derinliklerine sürüklemesi çünkü kayıkçının küreği artık kırılmıştı ve ne kadar çaba sarf etmek istese de ilerleyemiyordu.'' Bu türde senaryolar çoktur.
Kendi oyununuzda belki kayıkçı belki de liman olacaksınız. Eğer kayıkçı olursanız küreklerinizin kırılmasını beklemeyin ve başka limanlar deneyin çünkü tek limanda takılı kalmak bir şeyi ifade etmiyor. Eğer liman olursanız erken düşünüp ya sert bir akıntıyla kayıkçıyı limanınızdan tamamen uzaklaştırın ya da akıntıyı kesmeye yardımcı olup kayıkçıya yardım edin çünkü tam arada bıraktığınız taktirde kayıkçıyı üzmekten başka bir şey yapmış olmayacaksınız. En iyisi mi bence aşık olmadan önce iki kere düşünmeli insan, tabi ilk düşünmesinden sonra kalbiyle düşünmeye başlamazsa...  ''İnsan sevdiğini bırakmaz, sevmek bırakır insanı. ATİLLA İLHAN ''
asdf


























Yorumlarını yazarsanız çok mutlu olurum, iyi okumalar...

24 Şubat 2017 Cuma

VAZGEÇ(eme)MEK

 Hayatta ne kadar istemesek de yapmak zorunda olduğumuz şeyler vardır. Bu konuya güzel bir giriş sanırsam. Bu konuyu aşka bağlayacağım ama ilk başta başka örnekler vermek istiyorum. Kör veya gözlerinde problem olan biri ne kadar pilot olmak istese de olamaz ya da duymayan biri ne kadar müzik dinlemek istese de dinleyemez ya da hissetmeyen biri aşık olmak istiyorum dese...
 Bazı aşklar vardır, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen, elinden geleni yaparsın ve yapmaya da devam edersin ama ne kadar istesen de bitecek olan. Her şeyi yapmaya hazırsınızdır, hatta dese gel hiç bilmediğimiz bir yere gidelim her şeye sıfırdan başlayıp hayat kuralım siz düşünmeden evet dersiniz çünkü size bir şey demesini beklersiniz her zaman genelde cevabı ''evet'' olan. Hayır diyemezsiniz sevdiğiniz kişiye, ya üzülürse ? Üzülmemeli değil mi çünkü sizin üzüntünüz birken onun üzüntüsü beş gelir. Onun hayatını kendinizden üstün tutmaya başlarsınız artık, kendi hayatınızı hiçe sayar artık onun için yaşamaya başlarsınız hayatınızı. İşte ne kadar istediğinizi ve asla vazgeçmem dediğiniz o an gelmiştir artık. Vazgeçtiğiniz an hayatınız bitecekmiş gibi gelecek artık çünkü insanın canı tatlıdır ve siz o canı artık ona adadığınız için artık onun canını kendi canınız bildiğiniz için vazgeçilmez kılarsınız karşınızdakini, Fakat öyle zamanlar gelir ki acı çeke çeke vazgeçmeye çalışırsınız ama geçemezsiniz. Asla geçemezsiniz gibi gelicek ama artık o kadar yorulucaksınız ki bu hayattan artık acı çekmek size bir şey ifade etmicek ve canınızı hiçe sayarak ne kadar istemeseniz de vazgeçmek zorunda olucaksınız çünkü artık bu hayatın size verdiği acılar bile anlamsız hale gelicek.
 Hayatta ne kadar istemesek de yapmak zorunda olduğumuz şeyler var. Zamanında vazgeçilmeziniz olan şeyler artık sizin için anlamsız hale gelir oluyor ya da bunu sadece yazılarda yazabiliyorsunuz. Kalbinize sorucak olursak, o konu baya derin neyse...
[Bu yazdıklarımı okuyan var mı hiç bilmiyorum, ama okuyan varsa yorumlarını yazarsa sevinirim]

22 Şubat 2017 Çarşamba

UMUT - ÜMİT YA DA NE DERSENİZ

Umut kimilerimize göre sadece bir isim, kimilerimize göre ise bir çıkış yoludur. Bana soracak olursanız eğer umut bir kumardır, genellikle kaybedilen. Birde ''ümit'' var. Genellikle umutla aynı anlamda kullanılır, TDK ya göre aralarındaki fark ise umut 'güven' duygusunu simgelerken, ümit 'beklenti' anlamında kullanılıyormuş. Sonuçta ikisi de aynı hikayenin başlığı. Bu hikayeyi zamanında Cem Karaca ne güzel özetlemiş değil mi, ''Ümit gönlümün ekmeği umar ha umar umar.'' Hepimiz tamirci çırağını zamanında bir kere dinlemişizdir... Tabi bu hikayeyle ilgili birçok söz var, nerede araştırsanız ya da hangi kaynağa baksanız bir tane görürsünüz çünkü zamanında herkes bir şeyler umut etmiş, herkes isteyerek ya da istemeden bu hikayede rol almış. Bu hikayede kazanan var mı dersiniz, elbette illa 3-5 kişi çıkar. Hepimizin bildiği bir söz var bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir hesabı. Böyle bir hikayede yer almak herkes için güzel bir duygu çünkü Nasrettin hoca misali ''ya tutarsa''. Bunca şeyi neden yazdım diye düşünenler olabilir ya da saçmalamış diyenler. Evet bu hikayeye girdiğimde saçmalamaya başlamıştım bile ve şimdi yine bir şeyler umarak bu hikayeden çıkmaya çalışıyorum. Çelişkiyi fark etmişsinizdir, bir hikayeden çıkmak için başka hikayeye giriyorum. Bu çelişki hayatımızın her anında bizimle birlikte olacak. Bizim yine yapacağımız tek şey umut etmek...

19 Şubat 2017 Pazar

İlk Otostop Maceram

Bir cumartesi akşamı arkadaşımın evinde kalıyordum ve ortaya atılan bir kararla sabah 3 arkadaş Antalya dan Çıralı tarafına gitme kararı aldık. Bunu nasıl yapacağımız konusuna gelince otostop. Otostop sistemini biliyordum, çok duymuştum ama ilk defa otostopla bir yerden bir yere gidecektim ve sabah oldu. Aklımda nasıl olsa kimse durmaz 1 saate eve gelir yeniden uyurum diye düşünmüştüm, aramızda otostop konusunda deneyimli sadece bir kişi vardı. Otostop çekeceğimiz yere geldiğimizde çekingenlik vardı üzerimde, elimi dahi kaldırmaya çekiniyordum. Derken zaman ilerlemeden bir araç durdu ve bizi Beldibine kadar bıraktı. Aklımda buraya kadar geldik şansımız yaver gitti ama daha ileri gidemeyiz diye düşünürken aradan 1 dakika geçmeden diğer bir araç durdu ve bizi arabasına aldı. Abinin sohbet baya eğlenceliydi yolu Finike tarafınaymış ama biz hedefimiz olan çıralı girişinde indik, o ana kadar her şey iyi gidiyordu ama hala aklımda tedirginlik. Sabahtan aldığımız poğaçaları yedik (gömdük) ve 11 km olan çıralıya inişe yürüyerek başladık. Aklımda o yolun hepsini yürürüz diye düşünürken yaklaşık 1 km sonra bir kamyonet yanaştı ve kasa denilen kısmında 11 km lik yolu bitirdik. Orada birkaç saat gezdikten sonra olympos kısmına geçerek biraz daha gezdik ve artık eve dönüş zamanı gelmişti. Evet gelmiştik, peki ya dönüş ? Yine başladık yukarı doğru otostop çekmeye geçen araçların bir kısmı bizi görünce daha çok hızlanıyor, bir kısmı da kusura bakmayın gibisinden yüz ifadesiyle yoluna devam ediyordu. Yaklaşık 3 km yürüdükten sonra nihayet bir araç bizi aldı ve Antalya yoluna bıraktı. Şimdi son otostop ve eve dönüş belki tek araç belki de 2-3 araçla eve dönüş. Yaklaşık 1 saat bekledik ne duran var ne yavaşlayan ama umudumuzu kaybetmedik ve artık sabahta olan çekingenlikte olmadığından hiç durmadan otostop çekmeye devam ettik ve bir araç durdu onunla şehir merkezine gelerek maceramız sonra buldu.

Bu Maceranın Bana Kattıkları

 İlk olarak para harcamadan da biraz cesaret, biraz da inançla seyahat edilebileceğini ve yol sırasında farklı insanlar, farklı hayat hikayeleriyle karşılaşmanın, farklı hayatları anlaya bilmemi sağladı. Evet belki bu benim ilk otostop maceram ama son olmaması dileğiyle... 
 
COME ON